Call of Juarez: The Cartel
Genel olarak vahşi batı temalı oyunların varlığı çok fazla değildir. Mevcut olanlar ise beğenilmiş ve başarılı olmuşlardır. Özellikle 2007 yılında çıkan ilk Call of Juarez hem grafik hem de vahşi batının nimetlerini sonuna kadar kullanmıştır. Bilirsiniz, Call of Juarez, DirectX 10'un kullanıldığı ilk oyunlardandır. Grafikleri ve oynanabilirliği o kadar güzeldi ki, bizi kendine hayran bırakmıştı. Tabii senaryosunu es geçmemek gerekiyor. Çoğu kez kendimi karakterin yerine koyup, görevime giderken gelişen olayların sonucunda ne yapacağımı düşünüyordum. İlk iki oyun için söylenecek tek şey; "gelen gideni aratmıyor" demek olacaktır. Gerçekten de grafikleriyle ve senaryosuyla hatta oynanabilirliği ile 2. oyun ilk oyunu hiç aratmıyordu. Ne yalan söyleyeyim, ilk oyunda dilediğimiz gibi kullandığımız kamçımızı, 2. oyunda dilediğimiz gibi kullanmamıza izin vermemesine biraz soğumuştum.
Şimdi ise, yine bir başka Call of Juarez oyunu karşımıza çıkıyor. İlk iki oyuna göre; grafik, senaryo ve oynanabilirliğin daha iyi olacağına şüphe yok. Techland'a bu konuda sonuna kadar güveniyorum. Techland, iyi bir firma olmasaydı ilk iki oyunda kokusu çıkardı. Zaten firmanın yaptığı oyunlar, yapacaklarının teminatı niteliğinde (Call of Juarez, Call of Juarez: Bound in Blood, nail'd… gibi). Ayrıca firmanın ileride çıkartacakları oyunlardan Call of Juarez: The Cartel'in yanında Dead Island'ın da olduğunu hatırlatırım. Dead Island'dan bilgiler geldikçe size sunacağız ama şu anda firmanın ve bizim ilgi odağımız Call of Juarez: The Cartel.
Call of Juarez dediğimiz de aklımıza vahşi batı, vahşi batı dediğimizde de aklımıza Call of Juarez geliyordu. Red Dead Redemption'dan sonra kimin aklına ne geliyor bilmiyorum. RDR üzerine vahşi batı temalı oyun da istemem sanırım, isteyemem. Techland ekibi de benim gibi düşünmüş olacak ki 3. oyunları olan Cartel'i günümüz dünyasına uyarlamışlar. Cartel, günümüz Los Angeles ve Meksika'sında geçiyor. ABD'ye ait bir hükümet binası bombalanır. Bu olayın ardından şok olan Amerikan polisi olayın arkasında Meksikalı bir uyuşturucu kartelinin olduğunu düşünür ve bu olayı araştırmak ve şebekeyi yok etmek için özel bir ekip kurar. Bu ekip 3 kişiden oluşuyor; Ben McCall, Kim Evans ve Eddie Guerra. Eddie Guerra, uyuşturucu ile mücadele departmanında çalışıyor ve kumar bağımlısı. Kim Evans, çete içine sızmış bir FBI ajanı. Ben McCall ise, L.A.P.D.'de çalışan sert mizaçlı bir polis memuru. Ayrıca, çatışma anında İncil'den sureler okuması ve soy ismi, onun Blood in Bound'daki atası Ray McCall'ın torunu anlamını da çıkartabiliriz. Bu üç karakteri de oyunda kullanabiliyoruz ve her biri için farklı bir hikâye kısmı olacak.
Hikâye kısmında bulunan 20'den fazla görevi ister kendi başınıza isterseniz üç arkadaşınızla da oynayabilirsiniz. Hunted: The Demon's Forge makalesin de co-op oyunların multi-platformda yeteri kadar olmadığından bahsetmiştim. Bu serzenişimi, Techland çok önceden duymuş olacak ki bu oyuna da co-op desteği koymuşlar. Ne diyeyim, teşekkür ederim.
Evet, dikkat ettiğiniz üzere bu defa 2 kişi değil tam 3 kişi ile oyuna girip hikâyeyi ilerletebiliyorsunuz. Oyunun çok çeşitli yapısı olacak. Ani baskınlar, tanık koruma, acımasız sorgulamalar, gizli görevler, araba kovalama sahneleri ve çok daha fazlasıyla karşımıza çıkacak. "Tanık koruma" isminde ki prestij beni heyecanlandırmıyor aslında. Sıradan rehine kurtarma, rehine kaçırma görevi gibi olacak sanki. GTA oyunlarında yaptığımızdan tek farkı polis olarak yapıyor olacağız düşüncesindeyim. Yine oyunda kullanılabilir durumda, tabancalar, uzun namlulu silâhlar, tüfekler, keskin nişancı tüfekleri gibi 30'un üzerinde silâh mevcut. Ayrıca oyunda çoklu oyunculu modlar da olacak. Deathmatch, Gangster-Polis gibi çeşitli ve tipik oyun modları ile 6'ya 6 maçlar yapabileceğiz.
Genel olarak vahşi batı temalı oyunların varlığı çok fazla değildir. Mevcut olanlar ise beğenilmiş ve başarılı olmuşlardır. Özellikle 2007 yılında çıkan ilk Call of Juarez hem grafik hem de vahşi batının nimetlerini sonuna kadar kullanmıştır. Bilirsiniz, Call of Juarez, DirectX 10'un kullanıldığı ilk oyunlardandır. Grafikleri ve oynanabilirliği o kadar güzeldi ki, bizi kendine hayran bırakmıştı. Tabii senaryosunu es geçmemek gerekiyor. Çoğu kez kendimi karakterin yerine koyup, görevime giderken gelişen olayların sonucunda ne yapacağımı düşünüyordum. İlk iki oyun için söylenecek tek şey; "gelen gideni aratmıyor" demek olacaktır. Gerçekten de grafikleriyle ve senaryosuyla hatta oynanabilirliği ile 2. oyun ilk oyunu hiç aratmıyordu. Ne yalan söyleyeyim, ilk oyunda dilediğimiz gibi kullandığımız kamçımızı, 2. oyunda dilediğimiz gibi kullanmamıza izin vermemesine biraz soğumuştum.
Şimdi ise, yine bir başka Call of Juarez oyunu karşımıza çıkıyor. İlk iki oyuna göre; grafik, senaryo ve oynanabilirliğin daha iyi olacağına şüphe yok. Techland'a bu konuda sonuna kadar güveniyorum. Techland, iyi bir firma olmasaydı ilk iki oyunda kokusu çıkardı. Zaten firmanın yaptığı oyunlar, yapacaklarının teminatı niteliğinde (Call of Juarez, Call of Juarez: Bound in Blood, nail'd… gibi). Ayrıca firmanın ileride çıkartacakları oyunlardan Call of Juarez: The Cartel'in yanında Dead Island'ın da olduğunu hatırlatırım. Dead Island'dan bilgiler geldikçe size sunacağız ama şu anda firmanın ve bizim ilgi odağımız Call of Juarez: The Cartel.
Call of Juarez dediğimiz de aklımıza vahşi batı, vahşi batı dediğimizde de aklımıza Call of Juarez geliyordu. Red Dead Redemption'dan sonra kimin aklına ne geliyor bilmiyorum. RDR üzerine vahşi batı temalı oyun da istemem sanırım, isteyemem. Techland ekibi de benim gibi düşünmüş olacak ki 3. oyunları olan Cartel'i günümüz dünyasına uyarlamışlar. Cartel, günümüz Los Angeles ve Meksika'sında geçiyor. ABD'ye ait bir hükümet binası bombalanır. Bu olayın ardından şok olan Amerikan polisi olayın arkasında Meksikalı bir uyuşturucu kartelinin olduğunu düşünür ve bu olayı araştırmak ve şebekeyi yok etmek için özel bir ekip kurar. Bu ekip 3 kişiden oluşuyor; Ben McCall, Kim Evans ve Eddie Guerra. Eddie Guerra, uyuşturucu ile mücadele departmanında çalışıyor ve kumar bağımlısı. Kim Evans, çete içine sızmış bir FBI ajanı. Ben McCall ise, L.A.P.D.'de çalışan sert mizaçlı bir polis memuru. Ayrıca, çatışma anında İncil'den sureler okuması ve soy ismi, onun Blood in Bound'daki atası Ray McCall'ın torunu anlamını da çıkartabiliriz. Bu üç karakteri de oyunda kullanabiliyoruz ve her biri için farklı bir hikâye kısmı olacak.
Hikâye kısmında bulunan 20'den fazla görevi ister kendi başınıza isterseniz üç arkadaşınızla da oynayabilirsiniz. Hunted: The Demon's Forge makalesin de co-op oyunların multi-platformda yeteri kadar olmadığından bahsetmiştim. Bu serzenişimi, Techland çok önceden duymuş olacak ki bu oyuna da co-op desteği koymuşlar. Ne diyeyim, teşekkür ederim.
Evet, dikkat ettiğiniz üzere bu defa 2 kişi değil tam 3 kişi ile oyuna girip hikâyeyi ilerletebiliyorsunuz. Oyunun çok çeşitli yapısı olacak. Ani baskınlar, tanık koruma, acımasız sorgulamalar, gizli görevler, araba kovalama sahneleri ve çok daha fazlasıyla karşımıza çıkacak. "Tanık koruma" isminde ki prestij beni heyecanlandırmıyor aslında. Sıradan rehine kurtarma, rehine kaçırma görevi gibi olacak sanki. GTA oyunlarında yaptığımızdan tek farkı polis olarak yapıyor olacağız düşüncesindeyim. Yine oyunda kullanılabilir durumda, tabancalar, uzun namlulu silâhlar, tüfekler, keskin nişancı tüfekleri gibi 30'un üzerinde silâh mevcut. Ayrıca oyunda çoklu oyunculu modlar da olacak. Deathmatch, Gangster-Polis gibi çeşitli ve tipik oyun modları ile 6'ya 6 maçlar yapabileceğiz.
Techland, oyunun grafik motoru için daha önce kullandığı Chrome Engine'nin gelişmişi olan Chrome Engine 5 motorunu kullanacak. Daha iyi optimizasyon ve daha gerçekçi grafikler olacağı kesin. İkinci oyun için kullandıkları Chrome Engine'nin neler yapabildiğini hepimiz görmüştük. Bu oyun beni çok heyecanlandırıyor. Çünkü firma kendini kanıtlamış durumda. Ne senaryodan ümitsiz olabiliyorsunuz, ne oynanabilirlikten, ne de grafikten. Birçok oyun, birçok vaat ile karşımıza çıkıyor. Vay efendim kovalama sahneleri, yok efendim baskın sahneleri gibi hunharca vaatlerini sıralıyorlar. İş icraata geldiğinde ise çuvallıyorlar. Ya grafiklerin kalitesizliği ya da oynanabilirliğin kötü olması firmanın yapmak istediğini kâğıda dökememesine sebep oluyor. GTA'nın bu kadar tutmasının sebebi biraz da burada. The Cartel'in, GTA ile benzerlik göstermesi bununla alakalı diye düşünüyorum. Çünkü önceki iki oyun ile grafiklerin neler yapabildiğini gördük. Ayrıca FPS oluşu aksiyon sahnelerinin heyecanını tavan yaptıracağı görüşündeyim. Demedi demeyin, Techland bize bu konuda benzersiz bir deneyim sunacak. Hiç kuşkusuz yine gelen gideni aratmayacak ve diğer iki oyundan da iyi bir oyun karşımıza çıkacak. Şimdiye kadar yayımlanan videolar hangimiz bu düşünceye sürüklemiyor ki? Ubisoft'un dağıtımını üstlendiği yapım bir aksilik olmaz ise yaz mevsiminde raflarda yerini alacak.